Akide Şekeri

Akide Şekeri

Akide Şekeri
Akide şekeri Türk ve Osmanlı mutfağının en eski şekerleme türlerinden biri olup bir yeniçeri geleneği olarak günümüze ulaşmıştır. Akide sözcüğü Arapça akit (sözleşme) sözcüğünden gelir. Akide şekeri, Osmanlı Devleti’nde yeniçerilere ulufe töreninde dağıtılır, askerlerin padişaha memnuniyetini ve bağlılığını gösteren bir sözleşme anlamına gelirmiş.

Aslında tahta çıkan tüm padişahların üzerinde durdukları hatta “biraz da çekindikleri” bir şekermiş, Akide şekeri “Neden mi”

İşte tahta çıkan Padişahların önem verdiği akide şekerinin hikâyesi:
Tahta çıkan yeni Padişah, Yeniçeri Ağasının elinden bir şeker tası alırmış. Bu şeker, Yeniçeri ocağında yapılır ve Yeniçeri ağası tarafından bizzat Padişah’a sunulurmuş. Padişah şeker tasını, iki şekilde alırmış. Önce şeker tası tartılır eğer 400 gramsa padişah şekerleri isterse eliyle alıp yer, isterse de yanında bulunan çeşnicibaşına verir önce onun yemesini isteyip sonra kendisi yermiş. Bunun anlamı eğer şeker 400 gram gelirse bu “Yeniçeri yeni tahta çıkacak olan Padişah’a güveniyor” demekmiş. Bunun üzerine Padişah da bu şekeri ben de size güveniyorum manasına eliyle alıp yermiş. Ya da ben size tam olarak güvenmiyorum, güvenim eksik manasında onu alır çeşnicibaşına tattırır sonra yermiş. Eğer tas içerisinde getirilen şeker 400 gramdan az ise, bu sefer de Yeniçeri yani ordu “Biz yeni Padişah’a güvenmiyoruz” anlamı çıkar, bu durumda da Padişah’ın yapması gereken iki hareket varmış. Ya ben size güveniyorum diyecek şekeri kendi eliyle alıp yiyecek ya da ben de size güvenmiyorum diyerek çeşnicibaşına havale edecek. İşte bu işleme akitleşme, şekere de Akide Şekeri denirmiş.

Bunu da oku :  Turna Yemişi

Hacı Bekir Efendi’nin akide şekerleri
Döneminde ünü yayılan ve 3 nesil süresince sarayın Şekercibaşı görevini sürdüren Hacı Bekir Ailesinin, yeniçeri ocağından alıp, zengin renk ve tat yelpazesiyle Osmanlı Mutfağına yeniden kazandırdığı akide şekerleri, günümüze kadar uzanıyor. Bugün beşinci nesil üyelerinin yönetiminde olan Hacı Bekir Firmasından Gıda Mühendisi Levent Tunar akide şekerinin hikayesini şöyle özetliyor.: “Kastamonu’nun Araç ilçesinden İstanbul’a gelerek 1777 yılında Bahçekapı Semtinde açtığı küçük şekerci dükkanında, lokum, akide vb. şekerlemeleri bizzat imal edip satmaya başlayan daha sonra 1817-1820 yılları arasında hac görevini yerine getirmesiyle Hacı Bekir olarak anılacak olan, Şekerci Hacı Bekir Efendi, bugün dört asır ve beş kıtanın damaklarında dolaşan bir maziye sahiptir. Türkiye’de 16.yy’da başlayan şekerleme imalatında tatlandırıcı olarak bal ile pekmez, su bağlayıcı; doku yapıcı olarak da un kullanılmaktaydı. 19.yy başlarında Avrupa’da kurulan rafinerilerde üretilen şekerin, o günlerin ismiyle “Kelle şekeri” olarak Türkiye’ye gelmesiyle, Şekerci Hacı Bekir, bu şekeri havanlarda dövüp eriterek, gül, tarçın, sakız, portakal limon ilavesi ile farklı tat ve renklerde akideler üretmeye başladı. Akide şekeri imalatında; temel hammadde olarak kristal toz şeker kullanılmaktadır. Bunun yanında yardımcı hammaddeler olarak asitlik düzenleyici (krem tartar) ve çeşidine göre; bal, kahve, damla sakızı, fındık, susam, baharat ve doğala özdeş aroma da kullanılır.”

Bunu da oku :  Lokum

Akide şekeri nasıl yapılır?
Çok basit bir lezzet gibi görünse de yapımı meşakkatlidir akide şekerinin. Aynı zamanda 500 yaşında bir şeker olduğu için yapımında yeni dokunuşlara da imza atılmış zamanla.

İlk olarak şekerin sıcak suyla eritilip yuvarlak mermer tezgahlar üzerine dökülerek şekil verilmesiyle yapılır akide şekeri.

Ardından lokumlarıyla ve akide şekeriyle ünü bugüne kadar gelmiş Hacı Bekir, farklı bir yorum getirir çocukluğumuzun mutluluk sebebine. Kelle yani akide şekerini havanla döver ve eritir ilk olarak. Ardından içine meyve özleri ve kuru yemişler karıştırıp elle yoğurur. Ortaya çıkan bu “hamuru” da uzun bir çubuk haline getirip yan yan (havuç keser gibi) keser. Akidenin bugünkü şekli ise daha sonra ortaya çıkacaktır.

Bir de mühürlü akideler vardır. Altıgen şeklinde ortası çukur ve o çukurlukta “Maşallah” yazan akidelere de mühürlü akide denir o zamanlar.

Şimdilerde ise daha farklı yapılıyor. Tercihen bakır kazan içinde suyla birlikte toz şekerinin kaynayıp içindeki suyun uçmasıyla pişirme başlıyor. Ardından içine bal, kuru yemiş, meyve parçacıkları gibi kişinin isteğine göre malzemeler ekleniyor ve soğumaya bırakılıyor. Soğumaya başlayan şeker macununa çubuk biçiminde şekil verilip macun, küçük parçalara ayrılıyor.

Bu yazıya oy ver
[Toplam: 1 Ortalama: 5]
(Visited 118 times, 1 visits today)

Related posts

Leave a Comment